17.1.10

ZENC HAREKETİ

                                 
                                 ZENCİ KÖLELERİN AYAKLANMASI
Abbasi İslam imparatorluğunu sarsan diğer bir toplumsal başkaldırı zenci kölelerden geldi. 869’dan 883’e kadar tam 14 yıl sürdü. Bu konuda en geniş ve derli toplu araştırmayı 1976’da Paris’te yayınladığı La Révolt des Esclaves en Iraq au IIIme/IXme Siécles adli kitabıyla A. Popoviç yapmıştır. Bu yapıtla birlikte, L. Massignon'un First Encyclopaedia of Islam 1913–1936 makalesi ve Asghar Ali Engineer'in The Origin and development of Islam kitabından da yararlanarak, isyanın başlangıç ve gelişim aşamalarını elimizdeki kaynakları değerlendirerek kısaca söyle özetleyebiliriz:

Taberî’nin verdiği bilgilere göre isyan kanallarda çalışan (Kassahin) zenciler tarafından çıkarıldı. Bu köle-isçilerin görevi Aşağı Mezopotamya’da ekilebilir tarım arazisi oluşturmaktı. Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşip Şattülarab adını aldığı Basra’nın doğusundaki delta bölgesinin topraklarını tuzdan arındırarak işlenebilir duruma getiriyorlardı.

On binlerce sayıya ulaşan bu köleler ya Doğu Afrika’dan, Zengibar’dan (bugünkü Tanzanya) zorla yakalanarak getirilmiş ya da imparatorluğa bağlı ülkelerden vergi olarak alınmış, savaş esirleri durumundaydı. Bu bölgede büyük toprak sahiplerinden pek çoğunun tuz bataklıkları kompleksi vardı. Hem bu bataklıkların suları kanallarla boşaltılarak tuz elde ediliyor, hem de toprak yıkanıp tepeler-yığınlar oluşturulup teras tarımına hazırlanıyordu. Çoğunluğu zenci olmakla birlikte kırsal yerleşme birimlerinden de getirilmiş bu köleler 500’den 5000’e kadar ağır işçi bölükleri halinde gruplandırılmış. Burada evsiz-barksız, umutsuz, en kötü koşullarda yaşıyorlardı. Bütün yiyecekleri birkaç avuç, bulgur ve hurmaydı. Bu kölelerin efendilerinin dinini, ancak dillerini öğrendikten sonra tanımaları söz konusuydu. Sonuç olarak, kendilerini ezen ve insan yerine koymayan efendilerinin dini Ortodoks islami değil, tersine onlara karşı haklarını savunacak, adalet ve eşitlik getirmeyi vaadeden Heterodoks islami (Aleviliği) benimseyeceklerdi. Böylece ‘Sahib al-Zenc’ olarak kendilerini kurtaracak Ali soyundan birini, Muhammed b. Ali’yi buldular.

Biruni’nin anlatımına göre Ali’nin, Hüseyin kolundan sekizinci kuşak torunu olan Muhammed, al-Burkui (yüzü Peçeli) idi bu kişi. İranlı olduğunu ileri sürenler olduğu gibi, melez olduğunu söyleyen yazarlar da bulunmaktadır. Raşit Kurmati olasılıkla bölgede yeni başlamış Karmati propagandasıyla ilişkisi olan Raşit Kurmati adında biri onu destekledi. Raşit Kurmati’nin, bir değirmenci, bir serbest satıcı ve bazı kaçak zenci kölelerle (ubbak) kurduğu gizli örgüte, Babeki-Karmati usulü bağlılık yemini (bir çeşit ikrar verme) ile girdi. Kısa zamanda başına geçtiği örgütü büyütüp geliştirdi ve başkaldırı ölçülerine yükseltti. 868 yılının Ramazan ayında Kuran’dan, ‘kendilerini savaşmaya ve bıçağa adamaktan (huruc ghadban b'illah)’ söz eden ayeti okuyarak isyanı başlattı.

Ne yazık ki kaynaklar, onun komünist tip olan yönetim sistemi üzerinde ayrıntı vermemektedir. Sadece halife vekili Muvaffak tarafından Zencilerle, acımasızca sürdürülen savaş dönemine gönderme yapıyorlar. Cubba’dan harekete geçen Zenci lideri sapanlarla silahlanmış kuvvetlerini iki bölüme ayırdı: 1. Sadece zencilerden oluşan birlikler, 2. Fırat çevresi köylüleri, Kurmatiler (Karmatiler olabilir) ve Nubyalı, Güney Mısır bölgesi halkları Sudanlılar. Arap kabilesi Benu Tamim tarafından bir donanmayla desteklenen Muhammed al-Burkui Ubulla, Abadan, güney Ahvaz ve son olarak büyük Basra kentini aldı. 877’de Cabbul, Numaniye, Carcariya, Ramhurmuz ve Vasit’e kadar ilerledi. 879’a doğru Bağdad’ın 17 mil yakınlarına yaklaşıp yağmalarda bulundular.

Hareketin en önemli özelliklerinden biri, üzerlerine gönderilen zenci birliklerin isyana katılma olayıydı. Ayrıca bazı özgür köylüler de, büyük toprak sahipleri sınıfına karşı duydukları öfkelerin artması dolayısıyla harekete katılmaktan çekinmediler. Büyük tehlikenin farkına varan Halife’nin kardeşi ve naibi, bütün güçlerini ikinci bir saldırı için harekete geçirdi. Ancak savaşı bitirmek üç yılını aldı; önce Mania kampının 5 garnizonunu yerle bir etti ve arkasından Basra’nın güneyinde Abu’l-Khasib kanalı üzerinde bulunan Muhtara’daki Zenci kampını 881’de kuşatmaya aldı. Bir yıl dayanan Zenci köleler, 882’de silah bıraktılar ve önderleri al-Burkui ise 883’te yakalanıp öldürüldü.

Bu isyanın da kanlı bir şekilde, vahşice bastırılmasında, Babekiler’de olduğu gibi bir Türk kumandan ve birliklerinin rolü olmuştur. 837’de Afşin’in birlik kumandanlarından Boga’nın oğlu olan Musa, imparatorluğun Doğu eyaletleri genel valisi bulunuyordu. 873’te Zenci isyanı Ahvaz’a ulaştığında Musa duruma müdahale etmişse de, herhangi bir başarı elde edemeden, eyaletlerindeki karışıklıklar yüzünden ordusunu çekmek zorunda kalmıştı. Ancak Boga oğlu Musa 881’de Al-Muvaffak’a geniş güven ve destek vererek, kendisinin imparatorluk yönetimindeki etkinliğini artırmış. Onun kumandası altındaki Türklerin, Saffarid’lere karşı Bağdad’ı korumaları ve Zencilere karşı büyük desteği sayesinde bu büyük isyanı bastırabilmiştir. (Roy Mottahedeh, The Abbasid Caliphate in Iran, Cambridge History of Iran Vol. IV, Cambridge-1975, s. 78-79
Halil Derviş

NOT:Bu makalede İslam’ın öteki yüzünden yani aykırı tarihinden bir “fekku ragabe” (kölelere özgürlük!) çığlığının hikayesini okuyacaksınız…  İSLAM’IN KAYIP ŞEHRİ: EL-MUHTARE

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi