"Mahmud Muhammed Taha Örneği"
Mahmud Muhammed Taha, sosyalist toplum modelini Kur'an'dan ayetlerle de açıklar ve özellikle ekonomik eşitlik/zenginliğin ortak bölüşümü ilkesini Bakara suresinde ki şu ayete dayandırır. "Yine sana neyi infak(vereceklerini) edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak(verin) edin." Taha, bu ayete dayanarak, Kur'an'ın temel ilkesi Allah'ın kulları arasında mülkiyetin ortak veya birlikte kullanımıdır der. Böylece herkes mülkiyetten kendi ihtiyacı oranında faydalanabilir. İhtiyaç fazlası ise toplumun bireyleri arasında eşitçe pay edilir.
Mahmud Muhammed Taha, sosyalist toplum modelini Kur'an'dan ayetlerle de açıklar ve özellikle ekonomik eşitlik/zenginliğin ortak bölüşümü ilkesini Bakara suresinde ki şu ayete dayandırır. "Yine sana neyi infak(vereceklerini) edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak(verin) edin." Taha, bu ayete dayanarak, Kur'an'ın temel ilkesi Allah'ın kulları arasında mülkiyetin ortak veya birlikte kullanımıdır der. Böylece herkes mülkiyetten kendi ihtiyacı oranında faydalanabilir. İhtiyaç fazlası ise toplumun bireyleri arasında eşitçe pay edilir.
Modern Müslüman'ın eşitlik, sosyal adalet ve özgürlük, taleplerini daha yüksek bir sesle dilendirmeye başladığı zamanlarda, hakim düşünce tarzı olan sağ'ın konumunun, ister istemez tartışmaya açıldığı bir süreç yaşıyoruz. Bu adalet ve özgürlük taleplerinin, her daim statükoya bağlılığını sunan bir tarz biçiminde algılanmaya başlanan sağ tarafından karşılanıp karşılanamayacağı zihinlerde soru işaretleri bırakıyor. Çünkü içinde bulunduğumuz tarihsel vasatta bu talepler ciddi eylem/aksiyon ve bedel gerektiren istekler biçiminde tezahür ediyor. Sağ'ın statükoyu muhafaza eden bir hale dönüşmesi modern Müslüman'ı ister istemez yeni arayışlara itiyor. Bu bağlamda Mustafa Sibai, Ali Şeriati, Seyyid Kutub, gibi fikir adamlarının düşünce dünyaları kaynaklığında "İslami Sol" yaklaşımı yeni bir umut gibi sunuluyor talep sahiplerine. Sosyal adalet, özgürlük, hakça bölüşüm gibi İslam'ın evrensel değerlerinin Müslüman idrakinde sol fraksiyonun talepleri ile örtüşmesi bu umudu daha da kuvvetli bir hale getiriyor. İslami sol yaklaşımı, Kur'an'a yaklaşırken içinde bulunduğumuz tarihsel dönemin sosyal adalet ve özgürlük taleplerini karşılayıcı bir okuma ve anlamlandırma perspektifine ihtiyaç duyuyor. İşte tam bu noktada Kur'an'ı devrimci bir dönüşüm/değişim kaynağı olarak algılayan Mahmud Muhammed Taha, İslami sol yaklaşımına bu perspektifi sunabilmesi açısından fikirleri analiz edilmesi gereken bir düşünce adamı olarak çıkıyor karşımıza. Savunduğu "Devrimci Sosyalist İslam" anlayışı uğruna hayatını darağacında vermiş bir isim olan Mahmud Muhammed Taha "İslami Sol" tartışmaları içerisinde Kur'an'a dair cesur anlamlandırma ve pratik hayata geçirebilme çabaları açısından özellikle değerlendirilmesi gereken bir hareket ve aksiyon adamıdır.
Taha, Sosyalist düşüncenin genel karakteristiği olan aktivist/eylemci anlayışın da etkisiyle, "Bu gün temel problem vahyin pratik hayattan uzaklaşmasıdır" diyerek, Kur'an'ı anlama/anlamlandırma çabalarından öte pratik hayata geçirebilme çabalarına dikkat çeker. Bir anlamda Kur'an'ı çağa uygulayabilme iradesi elinden alınmış olan modern Müslüman'a öncelikli sorununu gösterir ve bu iradeyi tekrar ve acilen elde etmesini önerir.
Mahmud Muhammed Taha, savunduğu farklı fikirler nedeniyle dönemin din adamları tarafından mürted ilan edilerek idam edilmiştir. Ancak bu idamın Sudan'da Numeyri döneminin siyasi çalkantıları nedeniyle mi yoksa Sünni İslami gelenek bağlamında hakkındaki sapık, müfsid, mürted gibi iddiaların gerçekliği nedeniyle mi olduğu halen bir tartışma konusudur. Taha'nın Kur'an'a dair düşünceleri ile ilgili insaf sahibi vicdanların inkâr edemeyeceği gerçek, onun Kur'an'la ilgili asıl çabalarının pratiğe/eyleme yönelik olduğu gerçeğidir. Mahmud Muhammed Taha, aktivist/eylemci bir anlayışla, değiştirici ve dönüştürücü etkisi açısından Kur'an'ı, yaşadığı döneme aktif ve hazır bir imkân olarak, sunmaya çabalamıştır. Bu çabalar sırasında üretilen fikirler her ne kadar geleneksel İslami düşünce açısından tartışmalı olsa da, bu gün modern Müslüman'ın İslam'ın pasifize edilme çalışmalarına şahit olduğu bir dönemde Taha'nın patriğe yönelik fikirleri ciddi bir şekilde analiz edilmeye ihtiyaç duymaktadır.
Mahmud Muhammed Taha kimdir?
"Müslüman Gandhi" olarak anılan ve son dönem İslami yenilenme çabaları içinde devrimci sosyalist İslam anlayışı ile dikkatleri üzerine toplayan Mahmud Muhammed Taha, 1909'da Orta Sudan'da küçük bir kasaba olan Rufaa'da doğdu. Ailesinin kuşaklar boyu devam eden Kadiri tasavvuf ekolü mensubiyeti nedeniyle dini bir çevrede büyüdü. Mahmud Muhammed Taha 1930'lardan itibaren Sudan bağımsızlık mücadelesinin aktif destekleyicilerinden biriydi. 1936'da bugün Hartum Üniversitesi olarak bilinen Gordon Memorial College'ın mühendislik bölümünden mezun oldu. Sudan demir yollarında çalışırken bağımsızlık mücadelesinde daha etkin yer alabilmek için 1941'de istifa etti ve özel sektöre geçti.
Ekim 1945'te Cumhuriyetçi Partiyi kurdu. Amacı demokratik sosyalist Sudan İslam Cumhuriyetiydi. Bu amaca yönelik fikirlerine Sudan anayasasına dair tekliflerinden oluşan "Esas-ı Düsturu's-Sudan" (Sudan Anayasası'nın Esasları, 1955) adlı kitabında sıkça rastlamak mümkündür. Modernist İslami yaklaşım içinde etkin bir liberal hareketin izlerini taşıyan yayınlar yaparak, teslimiyetçi ulema zihniyetine ciddi eleştiriler getirdi. 1946 da İngilizlere karşı yapılan bir eylem nedeniyle tutuklandı ve iki yıl hapse mahkûm oldu. Taha bu iki yıllık mahkûmiyet hayatı için, "Oraya Tanrı tarafından getirildim ve onunla halvete başladım" der. Daha sonra Rufaa'ya dönerek halvetine ve inzivasına üç yıl da burada devam etti. İşte bu beş yıllık inziva dönemi onun fikirlerinin oluşmasında çok önemli bir zaman dilimidir.
"Müslüman Gandhi" olarak anılan ve son dönem İslami yenilenme çabaları içinde devrimci sosyalist İslam anlayışı ile dikkatleri üzerine toplayan Mahmud Muhammed Taha, 1909'da Orta Sudan'da küçük bir kasaba olan Rufaa'da doğdu. Ailesinin kuşaklar boyu devam eden Kadiri tasavvuf ekolü mensubiyeti nedeniyle dini bir çevrede büyüdü. Mahmud Muhammed Taha 1930'lardan itibaren Sudan bağımsızlık mücadelesinin aktif destekleyicilerinden biriydi. 1936'da bugün Hartum Üniversitesi olarak bilinen Gordon Memorial College'ın mühendislik bölümünden mezun oldu. Sudan demir yollarında çalışırken bağımsızlık mücadelesinde daha etkin yer alabilmek için 1941'de istifa etti ve özel sektöre geçti.
Ekim 1945'te Cumhuriyetçi Partiyi kurdu. Amacı demokratik sosyalist Sudan İslam Cumhuriyetiydi. Bu amaca yönelik fikirlerine Sudan anayasasına dair tekliflerinden oluşan "Esas-ı Düsturu's-Sudan" (Sudan Anayasası'nın Esasları, 1955) adlı kitabında sıkça rastlamak mümkündür. Modernist İslami yaklaşım içinde etkin bir liberal hareketin izlerini taşıyan yayınlar yaparak, teslimiyetçi ulema zihniyetine ciddi eleştiriler getirdi. 1946 da İngilizlere karşı yapılan bir eylem nedeniyle tutuklandı ve iki yıl hapse mahkûm oldu. Taha bu iki yıllık mahkûmiyet hayatı için, "Oraya Tanrı tarafından getirildim ve onunla halvete başladım" der. Daha sonra Rufaa'ya dönerek halvetine ve inzivasına üç yıl da burada devam etti. İşte bu beş yıllık inziva dönemi onun fikirlerinin oluşmasında çok önemli bir zaman dilimidir.
Taha'nın bu inziva döneminden sonra, Kur'an'a dair birçok yeni ve farklı fikirler ortaya atar. Özellikle Nesh meselesi ile ilgi olarak nasihin, mensuhtan önce indiği tezini ileri sürerek bu alandaki tüm değerlendirmeleri altüst eden bir yaklaşım sergiler. Taha, Mekke'den Medine'ye geçişi bir şehir/mekan değişiminden öte Kur'an mesajının mahiyet bakımından toptan değişimi olarak ele alır. Tarihi tersine çeviren bir bakış açısıyla Mekki ayetlerin Medeni ayetleri nesh ettiğini söyler. İslam'ı birinci ve ikinci mesaj olarak ayıran Taha, İslam'ın ikinci mesajı daha önce inmiştir, oda asıl mesaj olan Mekke dönemi evrensel mesajıdır der. Taha dinsel evrim teorisi ile insanın elementler düzeyinden yaşam düzeyine evrimleştiğini ve bu evrimin 6. ve 7. duyuları kazanma yolunda halen devam ettiğini belirtir. İslami Teslis teorisiyle de dinlerin de insanoğlunun gelişimi ve uygarlaşmasıyla birlikte evrim geçirerek bugünkü halini aldığını söyleyen Taha, Yahudilik, Hıristiyanlık ve en son da Kur'an mesajıyla İslami teslisin tamamlandığını iddia eder. Taha'ya göre tesettür, haremlik selamlık, çok eşlilik ve cihat İslam'ın temel şartlarından değildir. Taha bu fikirlerini öğrencisi Abdullahi Ahmed Naim tarafından "The Second Message of İslam (Syracuse-1987) adıyla İngilizce'ye çevrilen "er-Risaletu's-Saniye Mine'l-İslam" (İslam'ın İkinci Mesajı, Omdurman-1967), adlı eserinde genişçe açıklar. Mahmud Muhammed Taha 1968'de bu modern görüşleri nedeniyle ilk kez ridde (dinden çıkma) suçlaması ile yargılanır ve suçlu bulunmasına rağmen herhangi bir ceza almaz.
Taha'nın dini alandaki farklı görüşlerinin yanında uluslararası siyaset alanında da oldukça ilginç görüşleri vardır. Örneğin geleneksel siyasal İslami düşüncenin aksine "Müşkilatu'ş-Şarku'l-Evsat" (Orta Doğu Problemi) adlı kitabında İsrail'le barış yapılmasını önererek, dönemin hâkim düşünce kalıplarına karşı oldukça radikal bir tutum izlemesi Sudan Ulemasın ve Müslüman Kardeşler Örgütünün ciddi tepkilerine neden olmuştur.
Taha, bu fikirlerini felsefi bir mistisizmle, rasyonel siyaseti karıştırıp İslami bir ideoloji içinde konferanslar aracılığı ile halka sunmaya çalışmıştır. Sudan'da Numeyri'nin şeriat ilan ettiğini açıklamasıyla birlikte 1984'te Taha, Ridde suçlamasıyla idam gerekçesi olacak "Hâzâ ev et-Tufan" (Ya bu Ya da Tufan) bildirisini yayınlar. Bu bildiriyle Taha, yeni kanunların geri çekilmesini ve demokratik, sivil hakların ihyasını ister. 1985'te tutuklanıp dört arkadaşıyla mahkemeye çıkarılır. Mahkemede tek tanık bir polis memurudur ve onun sunduğu tek delil de "Ya Bu Ya da Tufan" bildirisi olmuştur. Beş sanığa da ölüm cezası veren mahkeme diğer dört kişiye tövbe edip affedilme hakkı tanıyarak, bu davanın aslında bir "İrtidat" (dinden dönme) davası olduğunu itiraf ediyordu.
Mahmud Muhammed Taha mahkemeyi ve kararlarını tanımadığını söyler ve 17 Ocak Cuma 1985'te iki bin kişinin izlediği infazla 76 yaşında "irtidat" suçundan idam edilir. İdamda sonra cenazesi bir helikopterle çölde bilinmeyen bir yere götürülüp cenaze namazı kılınmadan gömülmüştür. 2000'li yıllarda Sudan'ı ziyaret eden Amerikalı yazar George Packer, Taha'nın fikirlerinin gençler üzerinde halen etkin olabildiğini söyleyerek, Taha'nın modernist İslami sol düşünce içindeki güçlü etkilerinin devam ettiğine dikkat çeker.
Bir Kur'an ve Sünnet Teklifi Olarak "Sosyalist Toplum" Modeli
Mahmud Muhammed Taha, Kur'an ve Sünnette önerilen iyi ve örnek toplum modelinin aslında bir "Sosyalist Toplum" modeli olduğuna vurgu yapar. Kur'an ve Sünnette iyi toplum olarak önerilen bu model temelde üç eşitlik üzerine kurludur. Birincisi, ekonomik eşitlik / zenginliğin eşit bölüşümü, ikincisi, politik eşitlik / politik kararlara eşit katılım, üçüncüsü ise toplumsal eşitlik / din, ırk ve cinsiyet ayrımının ortadan kalkmasıdır. Taha'ya göre, bu model, toplumsal gelişime faydalı oldukları müddetçe, farklı yaşam tarz ve tavırlarına sınırsız hoşgörü içeren, bir kamusal alan oluşumudur. Bu kamusal alan onaylamadığı tavırlara etkin tepki verebilecek nitelikte olmalıdır. Ancak bu kesinlikle baskı ve şiddetle olmamalıdır. Çünkü baskı ve şiddetin iki sonucu vardır. Birincisi karşı şiddet, diğeri ise daha tehlikeli olan iki yüzlülük (münafıklık). Taha, bu noktada baskı ve şiddet emirleri içerdiğini iddia ettiği Medeni ayetlerin, konjonktürel yani tarihsel şartların zorunluluğu nedeniyle nazil olduğunu, Kur'an'ın asıl ve evrensel ilkelerinin Mekke dönemi çoğulcu ve hoşgörülü emirleri olduğunu belirtir.
Mahmud Muhammed Taha, sosyalist toplum modelini Kur'an'dan ayetlerle de açıklar ve özellikle ekonomik eşitlik/zenginliğin ortak bölüşümü ilkesini Bakara suresinde ki şu ayete dayandırır. "Yine sana neyi infak(vereceklerini) edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak(verin) edin." Taha, bu ayete dayanarak, Kur'an'ın temel ilkesi Allah'ın kulları arasında mülkiyetin ortak veya birlikte kullanımıdır der. Böylece herkes mülkiyetten kendi ihtiyacı oranında faydalanabilir. İhtiyaç fazlası ise toplumun bireyleri arasında eşitçe pay edilir.
Mahmud Muhammed Taha, sosyalist toplum modelini Kur'an'dan ayetlerle de açıklar ve özellikle ekonomik eşitlik/zenginliğin ortak bölüşümü ilkesini Bakara suresinde ki şu ayete dayandırır. "Yine sana neyi infak(vereceklerini) edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak(verin) edin." Taha, bu ayete dayanarak, Kur'an'ın temel ilkesi Allah'ın kulları arasında mülkiyetin ortak veya birlikte kullanımıdır der. Böylece herkes mülkiyetten kendi ihtiyacı oranında faydalanabilir. İhtiyaç fazlası ise toplumun bireyleri arasında eşitçe pay edilir.
Taha'ya göre, ilk dönem Müslümanları, özel mülkiyet anlayışına sahip oldukları için, eşit bölüşüm noktasında Kur'an tarafından birdenbire zorlanmamışlar tedrici olarak "sosyalist toplum" modeline alıştırılmışlardır. İslam'ın en önemli emirlerinden biri olan zekât bu insanları sosyalizmin ekonomik eşitlik fikrine hazırlamak için konulmuş öncü bir kuraldır. Bu kuralın tam manasıyla uygulanmasından sonra ikinci aşama olan "Sosyalist Toplum" modeline geçilecektir. Yani zekât aslında sosyalizme bir hazırlıktır. Çünkü zekat müessesesi ile insanlar mallarında başkalarının da hakkı olduğu fikrine alıştırılarak bir anlamda ortak mülkiyet ve bölüşüme teşvik edilmektedir.
Bir anlamda Kur'an'dan sosyalist felsefeye kaynaklar arayan Taha, bununla Zümer suresindeki şu ayeti örnek olarak sunar. "Onlar da: "Hamdolsun o Allah'a ki, bize vaadini doğru çıkardı ve bizi cennet arzına varis kıldı. Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz" derler. Çalışanların ücreti ne de güzelmiş." Taha, burada bir bütün olarak arzın paylaşımı, istenilen mekânda yerleşim özgürlüğü, ücretlerin tastamam ödenmesi gibi noktalara dikkat çeker. Peygamber'in "Tam manasıyla adaleti sağlarsanız bu tasvire yeryüzünde de ulaşabilirsiniz" dediğini belirten Taha, "işte bu Marx'ın hayalini kurduğu sosyalist düzendir" der." "Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar. Onlara: "Selametle güven içinde oraya girin" denir. Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar. Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir." Bu ayette tasvir edilen gerçek Müslümanlar ulusunun yeşermesiyle, İslam'ın ulaşacağı sosyalizm aşamasıdır diyen Taha, o zaman barışın hâkim olacağına ve tüm sınıfsal farkların ortadan kalkacağına inanır.
Mahmud Muhammed Taha'ya göre sosyalist toplum modeli bir anlamda Peygamber tarafından da benimsenmiştir ve "İnsanlar üç şeyde ortaktır. Su, mera, ateş" hadisi bunun en açık kanıtıdır. "Onlar, zor zamanlarında ya da seyahat ederken, ortaya bir kumaş serer ve ellerindeki tüm yiyeceği onun üzerine koyarlar. Ve ortadaki tüm yiyeceği eşit olarak paylaşıp yerler. İşte onlar benim ait olduğum halktır ve onlar bendendir." O'na göre, peygamberin örnek gösterdiği bu topluluk henüz vücut bulmamış Müslüman ulus kavramının küçük bir örneğidir ve sosyalizmle bire bir uyumludur. Sosyalist toplumda da her şey bu şekilde paylaşılacak dil, ırk, renk farkı gözetilmeyecek ve tüm sınıfsal farklılıklar ortadan kalkacaktır. Sınıfsallığın ortadan kalktığının en basit ve en açık örneği ise, minimum ve maksimum gelir seviyesi farklılığı nedeniyle kimsenin kimseyle evlenmeyi reddedemeyeceği, tüm gelir farklarının ortadan kalktığı bir adalet ve eşitlik ortamıdır. Kur'an'ın ve Peygamber'in öngördüğü sosyalist toplum, herkesin onurluca yaşayabileceği eşit bir gelire sahip olduğu, üretim araçlarının tek bir kişiye veya guruba verilmesinin engellendiği, hiçbir yurttaşın bahçeli bir ev, mobilya ve bir araba dışında özel mülkiyetinin olmadığı bir toplumdur.
Taha'nın sosyalizm anlayışının temelinde güçlü bir özgürlük anlayışı yatar. O, bu özgürlüğü, sorumluluğun kaynağı ve bireylerin ilişkilerinde Tanrı'ya yaklaşabilecek seçimler yapabilmesinin garantisidir biçiminde niteler. Taha'ya göre sosyalizm, insanoğlunun yaratabildiği tüm materyal zenginliğe eşit erişim olanağının bulunmasıyla eş anlamladır. Sosyalist toplum oluşturulmadan bireyler, kendi mükemmelleşme potansiyellerini ortaya koyma yetilerini sınırlayan benmerkezci takıntılarla kuşatılacaklardır. Sosyalist bir toplumun en önemli özelliklerinden biride demokratik olmasıdır. Demokrasiyi "hata yapma hakkı" olarak tanımlayan Taha, "eğer hata yapmaz ve tövbe etmezseniz, Allah sizi hata yapan ve ardından tövbe eden insanlarla değiştirir" hadisini kendi demokrasi anlayışını açıklamak için örnek gösterir.
Kur'an ve Özgürlük Bağlamında Sosyalist Toplum Modeli
Mahmud Muhammed Taha, Kur'an mesajını Mekke dönemi evrensel ilkeleri "İslam'ın İkinci Mesajı", Medine dönemi konjonktürel emirleri "İslam'ın Birinci Mesajı" olarak isimlendirir. Ve iniş sırası olarak "İslam'ın İkinci Mesajı" nın daha önce indiğini belirtir.
Medine dönemi emirleri insanın özgürlüğünü iyi kullanamaması ve henüz evrensel ilkelere hazır hale gelmemesi nedeniyle nazil olmuştur. Taha'ya göre insan, İslam'ın orijinal bakışı açısından, pratikte özgürlüğünü suiistimal etmediği sürece özgürdür. Ancak bu özgürlük doğru anlamda kullanılmazsa anayasaya uyumlu yasalar tarafından kısıtlanır. Özgürlüğün en az kısıtlanacağı ve en doğru kullanılabileceği toplum modeli olarak sosyalist toplum modelini sunan Taha'ya göre ilahi mesajın ilk emirleri özgürlükçü, çoğulcu, hoş görülü ve pasifisttir. İslam'ın başlangıçtaki en temel ilkesi "Rabbinin yoluna güzellikle ve bilgelikle çağır" ilkesidir. Bu temel ilke Mekke döneminde on üç yıl boyunca devam etmiştir. Bu ayetlerde savunma amacıyla dahi şiddet yasaklanmıştır ve ilk dönem Hıristiyanlığı ile benzerlikleri çok güçlüdür. Ancak daha sonra insanlar kendi yonttukları taşa tapmaya, yakın akrabaları ile didişmeye, hayatı tahrip etmeye ve kız çocuklarını diri diri gömmeye devam ettiler. Böylece özgürlüklerini suiistimal ederek, kendi özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden olan emirlere muhatap oldular. Ve nihai mesaj olan Mekke dönemi emirleri geçici bir süreliğine askıya alındı. Bu yeni dönemde nihai mesajın uygulanabileceği ortamı hazırlayıp, toplumu ve bireyi asıl mesaja hazırlayacak dönüştürücü emirler olan Medine dönemi konjonktürel emirleri devreye girdi. Yani birinci mesaj zamana uyum sağlamak ve topluma ulaşabilmek amacıyla ikinci mesajın standartlarını aşağıya çekti. Süreç içerisinde kitap sertleşti ve Medine emirlerinde sözlere kılıç eşlik etmeye başladı. Bu dönemde Din değiştirmek ölüm cezasını gerektiren bir suç haline gelmiş, Müslüman olmayanlar içinde yalnızca Yahudilere ve Hıristiyanlara din ve vicdan özgürlüğü tanınmıştır. "Kutsal aylar çıkınca putperestleri yakaladığınız yerde öldürün. Onları yakalayın, onları kuşatın ve her hareketlerini izleyin. Tövbe edip, namaz kılar ve zekat verirlerse yollarını serbest bırakın."
Bu ayeti de konjonktürel mesajlar içinde değerlendiren Taha, İslam'ın temel ilkelerinden değildir dediği bu konjonktürel emirleri sekiz başlıkta toplar. Kutsal savaş (Cihad), kölelik (Al Rig), kapitalizm (Al Resimalia), kadın erkek eşitsizliği, çok eşlilik, boşanma ve boşama (Al Talag), kadınların örtünmesi (Al Hijab), toplumsal hayatta kadın erkek ayrımı. Taha'nın tezinde bu konular, Şeriat tarafından yerine ve zamanına göre getirilmiş emirler olarak yer alır. Bunlar İslam'ın temel hükümleri olarak değerlendirilmez. Bireysel ve toplumsal şartlar olgunlaştığı zaman nihai emirler bu kuralların yerini alacaktır. Bu kurallarda insani zayıflıklar ve kifayetsizlikler göz önüne alınmıştır. Çünkü İslam'ın ilk dönemleri için bu önlemler kaçınılmazdır. Ayrıca Kur'an'daki hadlerin günümüzde uygulanmasının birçok problem doğuracağını söyleyen Taha, Sudan'da Numeyri döneminde uygulanan had cezalarına karşı çıkarak, "Ya Bu Ya da Tufan" bildirisini bu dönemde yayınlamıştır. Bildiride bütün yurttaşların eşit haklara sahip olması gerektiğini belirten Taha, Mekke dönemi emirlerine vurgu yaparak, bu hakların konjonktürel emirlerden oluşan Şeriat değil, evrensel Kur'an vahiyleri olduğunu düşünmektedir.
İnsanoğlunun vahşilikten evrimleşmesiyle birlikte cezaların da değişeceğini ve yumuşayacağını söyleyen Taha, İlk toplumsal kurallarında, cinsel ilişkiler ve bireysel mülkiyetler konularında toplumun işleyebilmesi için konulmuş kurallar olduğundan bahseder. Bireylerin zekâları ve davranışları geliştikçe cezalarda da bir yumuşama olmuştur. İlk bireylerin oldukça yabani ve vahşi olması nedeniyle cezalar da oldukça şiddetliydi. Bu nedenle en küçük suçlar bile ölümle cezalandırılırdı. Taha, cezaların bireyin ve toplumun gelişim seviyesiyle ve tarihi şartlarla ilgili olduğuna kendince bir kesinlik atfeder.
Medine dönemi emirleri insanın özgürlüğünü iyi kullanamaması ve henüz evrensel ilkelere hazır hale gelmemesi nedeniyle nazil olmuştur. Taha'ya göre insan, İslam'ın orijinal bakışı açısından, pratikte özgürlüğünü suiistimal etmediği sürece özgürdür. Ancak bu özgürlük doğru anlamda kullanılmazsa anayasaya uyumlu yasalar tarafından kısıtlanır. Özgürlüğün en az kısıtlanacağı ve en doğru kullanılabileceği toplum modeli olarak sosyalist toplum modelini sunan Taha'ya göre ilahi mesajın ilk emirleri özgürlükçü, çoğulcu, hoş görülü ve pasifisttir. İslam'ın başlangıçtaki en temel ilkesi "Rabbinin yoluna güzellikle ve bilgelikle çağır" ilkesidir. Bu temel ilke Mekke döneminde on üç yıl boyunca devam etmiştir. Bu ayetlerde savunma amacıyla dahi şiddet yasaklanmıştır ve ilk dönem Hıristiyanlığı ile benzerlikleri çok güçlüdür. Ancak daha sonra insanlar kendi yonttukları taşa tapmaya, yakın akrabaları ile didişmeye, hayatı tahrip etmeye ve kız çocuklarını diri diri gömmeye devam ettiler. Böylece özgürlüklerini suiistimal ederek, kendi özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden olan emirlere muhatap oldular. Ve nihai mesaj olan Mekke dönemi emirleri geçici bir süreliğine askıya alındı. Bu yeni dönemde nihai mesajın uygulanabileceği ortamı hazırlayıp, toplumu ve bireyi asıl mesaja hazırlayacak dönüştürücü emirler olan Medine dönemi konjonktürel emirleri devreye girdi. Yani birinci mesaj zamana uyum sağlamak ve topluma ulaşabilmek amacıyla ikinci mesajın standartlarını aşağıya çekti. Süreç içerisinde kitap sertleşti ve Medine emirlerinde sözlere kılıç eşlik etmeye başladı. Bu dönemde Din değiştirmek ölüm cezasını gerektiren bir suç haline gelmiş, Müslüman olmayanlar içinde yalnızca Yahudilere ve Hıristiyanlara din ve vicdan özgürlüğü tanınmıştır. "Kutsal aylar çıkınca putperestleri yakaladığınız yerde öldürün. Onları yakalayın, onları kuşatın ve her hareketlerini izleyin. Tövbe edip, namaz kılar ve zekat verirlerse yollarını serbest bırakın."
Bu ayeti de konjonktürel mesajlar içinde değerlendiren Taha, İslam'ın temel ilkelerinden değildir dediği bu konjonktürel emirleri sekiz başlıkta toplar. Kutsal savaş (Cihad), kölelik (Al Rig), kapitalizm (Al Resimalia), kadın erkek eşitsizliği, çok eşlilik, boşanma ve boşama (Al Talag), kadınların örtünmesi (Al Hijab), toplumsal hayatta kadın erkek ayrımı. Taha'nın tezinde bu konular, Şeriat tarafından yerine ve zamanına göre getirilmiş emirler olarak yer alır. Bunlar İslam'ın temel hükümleri olarak değerlendirilmez. Bireysel ve toplumsal şartlar olgunlaştığı zaman nihai emirler bu kuralların yerini alacaktır. Bu kurallarda insani zayıflıklar ve kifayetsizlikler göz önüne alınmıştır. Çünkü İslam'ın ilk dönemleri için bu önlemler kaçınılmazdır. Ayrıca Kur'an'daki hadlerin günümüzde uygulanmasının birçok problem doğuracağını söyleyen Taha, Sudan'da Numeyri döneminde uygulanan had cezalarına karşı çıkarak, "Ya Bu Ya da Tufan" bildirisini bu dönemde yayınlamıştır. Bildiride bütün yurttaşların eşit haklara sahip olması gerektiğini belirten Taha, Mekke dönemi emirlerine vurgu yaparak, bu hakların konjonktürel emirlerden oluşan Şeriat değil, evrensel Kur'an vahiyleri olduğunu düşünmektedir.
İnsanoğlunun vahşilikten evrimleşmesiyle birlikte cezaların da değişeceğini ve yumuşayacağını söyleyen Taha, İlk toplumsal kurallarında, cinsel ilişkiler ve bireysel mülkiyetler konularında toplumun işleyebilmesi için konulmuş kurallar olduğundan bahseder. Bireylerin zekâları ve davranışları geliştikçe cezalarda da bir yumuşama olmuştur. İlk bireylerin oldukça yabani ve vahşi olması nedeniyle cezalar da oldukça şiddetliydi. Bu nedenle en küçük suçlar bile ölümle cezalandırılırdı. Taha, cezaların bireyin ve toplumun gelişim seviyesiyle ve tarihi şartlarla ilgili olduğuna kendince bir kesinlik atfeder.
Saffat suresi 99-108 ayetlerini örnek gösteren Mahmud Muhammed Taha, İbrahim peygamberin bile, tarihi şartlar nedeniyle oğlunu kurban etmek istediğini ancak koçun inmesiyle birlikte bu tarihi evrenin sona erdiğini ve insanoğlunun gelişimini bir kademe daha arttırdığını ileri sürer. "Yaptıkları zulümler ve birçok insanı Allah yolundan alıkoymaları yüzünden daha önce kendilerine helal kılınmış tertemiz şeyleri Yahudilere haram kıldık." Ayetini örnek gösteren Taha, insanoğlunun özgürlüğünün kısıtlanmasının tek nedeni bireysel özgürlüğünü kötüye kullanması olduğuna vurgu yapar. Bu gaddarlık ve duyarsızlık zamanla ortadan kalkıp birey geliştikçe cezalar da yumuşayacaktır. Bu da özgürlük alanının en geniş şekline ulaştığı sosyalist İslam toplumu modeliyle gerçekleşecektir.
Sonuç
Makalemizin sonunda şunları diyebiliriz ki Mahmud Muhammed Taha, Kur'an'ı kendine özgü farklı bir perspektiften yorumlamış ve sosyalist İslam toplumu idealine ulaşmak gayesiyle Cumhuriyetçi Kardeşler hareketini kurmuştur. Taha, Kur'an'ın evrensel ilkelerini olarak nitelendirdiği Mekke dönemi emirleri rehberliğinde oluşturulacak, eşitlik, adalet, ve özgürlüğe dayalı sosyalist İslam toplumu söylemi uğrunda hayatını dar ağacında vermiş bir fikir adamı olarak tarihteki yerini almıştır. Özellikle İslam dinindeki zekat müessesesi hakkındaki değerlendirmeleri, her türlü sınıf farkına karşı çıkışı, Peygamber'in eşitlik ve adil paylaşım konusundaki hadisleri hakkındaki yaptığı yorumlar, Mahmud Muhammed Taha'yı kendiliğinden İslami Sol tartışmaları içerinse sokmaktadır. Zaten Taha, birçok eserinde "Sosyalist İslam Toplumu" modeline açıkça vurgu yapmış ve bu modeli gerçekleştirmeye çalışmıştır. Sonuç olarak şunu belirtmeliyiz ki, hayatı ve fikirleri çağdaşı Seyyid Kutub kadar bilinmeyen Mahmud Muhammed Taha ve eserleri, İslami sol düşüncesi bağlamında daha geniş ve detaylı değerlendirme çabalarını beklemektedir.
Makalemizin sonunda şunları diyebiliriz ki Mahmud Muhammed Taha, Kur'an'ı kendine özgü farklı bir perspektiften yorumlamış ve sosyalist İslam toplumu idealine ulaşmak gayesiyle Cumhuriyetçi Kardeşler hareketini kurmuştur. Taha, Kur'an'ın evrensel ilkelerini olarak nitelendirdiği Mekke dönemi emirleri rehberliğinde oluşturulacak, eşitlik, adalet, ve özgürlüğe dayalı sosyalist İslam toplumu söylemi uğrunda hayatını dar ağacında vermiş bir fikir adamı olarak tarihteki yerini almıştır. Özellikle İslam dinindeki zekat müessesesi hakkındaki değerlendirmeleri, her türlü sınıf farkına karşı çıkışı, Peygamber'in eşitlik ve adil paylaşım konusundaki hadisleri hakkındaki yaptığı yorumlar, Mahmud Muhammed Taha'yı kendiliğinden İslami Sol tartışmaları içerinse sokmaktadır. Zaten Taha, birçok eserinde "Sosyalist İslam Toplumu" modeline açıkça vurgu yapmış ve bu modeli gerçekleştirmeye çalışmıştır. Sonuç olarak şunu belirtmeliyiz ki, hayatı ve fikirleri çağdaşı Seyyid Kutub kadar bilinmeyen Mahmud Muhammed Taha ve eserleri, İslami sol düşüncesi bağlamında daha geniş ve detaylı değerlendirme çabalarını beklemektedir.
Abdulaziz Kırınsal Ç.Ü İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisidir http://www.ozgundusunce.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder