21.4.10

Proudhon İslamı Biliyormuydu?

Kur’an’ın “La ilahe illallah” (Allah’tan başka tanrı/otorite yoktur) veya “La hükme illa lillah” (Hüküm koymak/hükümet etmek/egemenlik hakkını kullanmak sadece Allah’a mahsustur) ifadeleri bu anlamda Cemil Meriç’in de dediği gibi anarşizme yakın durur.
Çünkü anarşi Türkçe’deki populer anlamı ile kuralsızlık değil; yönetimsizlik/iktidarsızlık (a- (n) arche) demektir. İnsanın insan tarafından yönetilmesini, populer İslamcı argümanla kula kul olmayı reddetmek anlamındadır.
Burada, insanlar arasında her türden “hegomonik” ilişkinin reddi vardır. “İllallah” şeklindeki kelime-i şahadetin ikinci kısmında ise insanın uyması gereken tek şeyin “Allah” olabileceği beyan edilir. Yani insanlar tek yanlı hegomonik dayatmalara değil; kendi dışlarında hepsini birden bağlayacak kurallara uyabilirler. Buna anarşist filozoflar evrensel ahlak kuralları, tarihin ve tabiatın diyalektik yasaları veya gönüllü sözleşmelerden doğan kurallar derler. (İhsan Eliaçık)

Fransız düşünürü pierre joseph proudhon (1809-1865), iktisadi doktrinler tarihi içinde, anarşizmin babası olarak nitelendirilebilir. siyaset bilimi alanında anarşizm deyimini ilk defa kullanan da proudhon olmuştur. bu niteliğini bütünleyen bir diğer özelliği de tekelleşmenin ağır baskısı altında ölmeye mahkum duruma düşen ve “ölmek istemeyen orta sınıfların sözcüsü” olmasıdır. Proudhon, yalnızca despotik iktidara değil, her türlü demokratik iktidara da karşı çıkmıştır. 1848′de fransa’da genel oy hakkının sağlanmasına “insanın insan tarafından daha çok yönetilmesi” olarak gördüğü için karşı çıkmıştır.

“Sıksık tanrı’dan ve atalardan söz edilmeye başlanmışsa biliniz ki, ya canınız ya da paranız isteniyor demektir..”!

Kendisine anarsist adını takan ilk insan…proudhon’un anarşizmi özetleyen uzun bir yazısını özetleyeceğim aşağıda..

Yönetilmek; hakkı olmayan yaratıklar tarafından izlenmek,gözetlenmek, yasalara uydurulmak, düzene sokulmak, komuta edilmek, yorumlanmak ve değerlendirilmektir. Her islemde vergilendirilmek, fiyatlandırılmak, ihtar edilmek, men edilmek, doğru yola sokulmak ve düzetilmektir.

Hukumet; haraca bağlamak, terbiye etmek, sömürülmek, tekelleşitirilmek, gasp edilmek, baskı altına alınmak, soyulmak anlamına gelir.bütün bunlar kamu yararı için yapılır. Daha sonra ilk direniste veyasikayette; kişi baskı altına alınır, para cezasına çarptırılır, hor görülür, tedirgin edilir, takip edilir, gözaltına alınır, hapse atılır, idam edilir, kurşuna dizilir, dövülür, yargılanır, hüküm giydirilir, sürgüne gönderilir, kurban edilir, satılır, ihanete uğratılır, alay edilir, küçük düşürülür ve onuru kırılır…hukumet işte budur! onun adaleti de, ahlakı da budur!!! “

Yoksulluğun filozofu, ilk anarşisttir. “mülkiyet hırsızlıktır“, “anarşi düzendir”, “tanrı kötülüktür” düsturlarının yaratıcısı, bakunin’in hepimizin ustasıdır dediği baba şahsiyet…

Proudhon, mahalleyi soymakta olan hırsızı ısıran, mağrur sokak köpeğidir.

Kadın kurtuluş mücadelesine şiddetle karşı çıkmış sosyalist .Proudhon’a göre, kadınlar evlerinde oturmalı, koca ve çocuklarına mutlu bir hayat sağlamak için uğraşmalıydılar. iyi bir ev kadını, anne ve eş olabilmek için harcamaları gereken çaba, zaten kadınlara toplumsal hayata ve üretime katılmak için zaman bırakmazdı. proudhon’un bugün sosyalist olarak anılmaması isabetlidir.

Sefaletin felsefesi isimli kitabın yazarı, devletin varlığından ve otoriteden şikayetçi anarşizmin savunucusu kişilik..

Başkaldırma onu hiçbir zaman nihilizme itmemiştir. Tersine, halkın eski törelerini, çağdaş toplumun bozmaya çalıştığı değerlerini savunmak için başkaldırır. Böylece öğretisinin hem devrimci, hem de gelenekçi olan iki özelliği anlaşılmış olur. O’nun en belirgin özelliği Fransız halkının kahramanı olmasıdır. Proudhon, 1840′ta kendisine büyük bir okur kitlesi kazandıran “Mülkiyet Nedir?” adlı broşürünü yazmış ve bu sorusunun yanıtını şöyle vermiştir:Mülkiyet Hırsızlıktır!”.

4 Temmuz 1848′de milletvekili seçildi. Millet Meclisi’nde verdiği bir söylevde halktan “burjuvazinin kurbanı” diye söz edince şimşekleri üstüne çekti.

Prens Başkan’a yönelttiği saldırıdan ötürü de 1849′da üç yıl hapis ve 3,000 Frank para cezasına çarptırıldı. Cezaevinde yattığı sırada “Bir Devrimcinin İtirafları” adlı yapıtını yazdı. 1858′de “Devrimde ve Kilisede Adalet” adlı yapıtında kiliseye çattığı için gene üç yıllık hapis cezasına çarptırıldı; bu yapıtı “dine ve ahlaka hakaret” sayıldı. Proudhon Belçika’ya sığındı.Genel Aftan sonra Paris’e döndü; 1864′te öldü.

İşçiler, emekçiler, halkın evlatları, kim olursanız olun, reform inisiyatifi size aittir. Yaratımın başyapıtı olacak toplumsal bileşim sentezini siz, yalnız siz başarabilirsiniz… Ve siz, iktidar sahipleri öfkeli hakimler, korkak mülk sahipleri, nihayet beni anladınız mı? Umutsuzluğumuzu patlama noktasına sürüklemeyin, çünkü askerleriniz ve polisleriniz bizi bastırmayı başarsalar bile son çareye başvurduğumuzda önümüzde duramayacaksınız. Bu son çare ne kralların öldürülmesi, ne suikast, ne zehir ne kundakçılık ne çalışmanın reddi, ne göç, ne ayaklanma, ne de intihardır; hepsinden daha korkunç ve çok daha etkili bir şeydir; görünen ama sözü edilemeyen bir şeydir”. (Mülk Sahiplerine Uyarı)

proudhon'un insanlık tarihine geçen sözü, açıklaması şöyledir:

"mülkiyet hakkı allah'ın bir karış toprağına "benim" diyebilme hakkı.
o topraktan kurdu, kuşu, çalısı-çırpısıyla tüm doğayı ve insanları söküp atabilme hakkı.
mülkiyet hakkı. bundan büyük saçmalık olur mu ?
ama var işte. hem de on beş bin yıldır toplum olarak varlığımızın temelinde.
birileri bu hakkı hepimizden önce ele geçirmiş olmalı. sonradan da bu zorbalar aralarında bir mukavele yaparak bu toprakları elden ele, yani güç sahiplerinden güç sahiplerine geçirmeye başlamışlar. kanunların şimdiye kadar başardığı tek ilerleme de bu geçişin önündeki engelleri hafifletmek olmuş.
mülkiyet hakkına saygı duyan bütün kanunları mülkiyet yazdırmıştır.
işte, genç işadamı...o kanunlar dediğin anlı şanlı kavramlar, çok güçlü hırsızların aralarındaki mukavalelerden başka bir şey değildir. ve bütün diğer kanunlar -evlilik ve mirası düzenleyenlerden düşünce özgürlüklerine kadar- mülkiyet hakkından başlarlar ve on beş bin yıl önce başlayan büyük yağmayı meşrulaştırır; vahşeti yumuşatır; ılımlı ve sevimli hâle getirirler."

ANARŞİZM

Anarşi”ve”anarşizm”kelimeleri Yunanca an sız”,olumsuzlukeki) archos (“yönetici”)kelimesinden türemiştir.Buyüzden anarşizm en genel anlamı ile yönetimin gereksiz olduğu ve ortadan kaldırılması gerektiği yönündeki inanç ve düşüncedir.”Anarşi” kelimesi, pek çok anarşistin kullandığı biçimiyle kaos veya anomi anlamına gelmez, gönüllü toplumsal ilişkilere dayanan bir toplumu ifade eder.

Anarşizm, toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitlipolitik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir. Anarşi, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir.

Bu hareketler, merkezi politik yapılar, üretim araçlarının özel mülkiyeti ve ekonomik kurumlar yerine toplumsal ilişkilere dayanan gönüllü etkileşim veözyönetimi savunur, özgürlük ve otonomi ile karakterize edilen bir toplumu arzular. Bu felsefeler, anarşi terimiyle özgür bireylerin gönüllü etkileşimine dayanan bir toplumu, bireylerin ve toplulukların alınan kararlardan etkilendikleri ölçüde söz sahibi olması düşüncesini ifade eder.
Zorlayıcı kurumlara ve toplumsal bazlı hiyerarşilere karşı olmak anarşizmin asli ilkelerindendir ve ayrıca anarşizm gönüllülüğe dayanan bir toplumun nasıl işleyeceği konusunda olumlu bir görüşü ifade eder. Anarşist felsefeler arasında hatrı sayılır bir çeşitlilik vardır. Şiddetin anarşizmdeki yeri, ne tür bir ekonomik sistemin olması gerektiği, çevre ve endüstriyalizm hakkında sorular ve diğer hareketlerde anarşistlerin rolleri gibi farklı alanlarda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Anarşist akımlar bu nedenlerle birbirlerinden çok farklı ve hatta karşı olabilirler. Örneğin anarşist komünizmin yanı sıraHıristiyan anarşizmi gibi anarşist akımlar da mevcuttur.

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi