2.11.08

Mali kriz kiliseye ‘Marx haklı! dedirtti


Mali kriz kiliseye Marx haklı! dedirtti.

MALİ KRİZ KİLİSEYİ ÇARPTI

Mali krizden kapitalizmi sorumlu tutan Latin solcu liderlere Anglikanlar eklendi. Anglikan Kilisesi Başkanı Williams ‘Marx haklı’ derken, yardımcısı hisseleri ucuza kapatanları ‘banka soyguncusu’ diye niteledi.

Mali kriz kiliseye ‘Marx haklı’ dedirtti.

LONDRA - ABD’deki mali krizden vahşi kapitalizmi sorumlu tutanlar sadece Latin Amerikan solcu liderleri değil. Britanya’daki kilise liderleri, ekonomi politiğe iyi çalıştıklarını kanıtlarcasına, Karl Marx’tan alıntılar yapıp tüm yoksul çocukların ihtiyacı olan paranın 140 katıyla finans kurumlarının kurtarıldığına dikkat çekti. Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez ise, bu kez baş düşmanı ABD Başkanı George W. Bush’a ekonomik sistemdeki sorunları kabul ettiği için Napoliten şarkıyla serenat yaptı: ‘Öyle benim gibisin ki!’

Tüm Anglikanların lideri Canterbury Başpiskoposu Rowan Williams, sağcı Spectator dergisinde yayımlanan makalesinde, mali piyasanın sıkı disipline edilmesi çağrısı yaparken, “Tahayyül edilemeyecek düzeyde bir kurmacayla bir o kadar tahayyül edilemeyecek çapta servet elde edildi. Marx varolmayan şeylere gerçeklik, güç ve aracılık atfedilmesiyle vahşi kapitalizmin bir tür mitolojiye dönüştüğünü gözlemlemişti. Başka şeylerde değilse bile bunda haklıydı. Bu putperestliktir” dedi.
York Başpiskoposu John Sentamu, uluslararası bankerlere hitabında, düşen hisseleri ucuza kapatanları ‘banka soyguncusu’ diye niteledi. Mortgage piyasasına en büyük kredi vericisi HBOS’un açıktan satış yapan simsarlar yüzünden rakibi Lloyds TSB tarafından ucuza kapatılması için “HBOS hisselerini kasten ucuza satıp 380 milyon dolar kazananlar benim için banka soyguncusu ve mal-mülk hırsızıdır” diyen Sentamu, “Serbest piyasa kuralları Alis Harikalar Diyarı’ndan alınmış gibi” diye çıkıştı. Uganda doğumlu başpiskopos, hükümetlerin finans kurumlarını kurtarmak için açtığı yüz milyarlarca dolarlık kurtarma paketleriyle BM’nin 2015 itibarıyla yoksulluğu yarıya indirme fonuna bağış yapılmamasını kıyasladı: “Mali krizin ironilerinden biri yoksullukla mücadelenin başarılabilir olduğunu göstermesi. 6 milyon çocuğun hayatının kurtarılması için sadece beş milyar dolar gerekiyor. Dünya liderleri bankacılık sistemi için bir haftada bunun 140 katı parayı bulabiliyor. Nasıl bize yoksullukla mücadelenin çok pahalı olduğunu söylerler?”

Chavez’den Bush’a serenat

Chavez ise, “ABD Başkanı nihayet kriz yaşandığını ve çöküşün sorumlularının kendileri olduğunu fark etti” dedi. Venezüella lideri, “Aşağı yukarı Bush gibi konuşuyorum. Ne yenilik ama!” esprisinin ardından Bush için Napoliten tarzda bir şarkı tutturdu: ‘Öylesine benim gibisin ki!’ BM kürsüsünde Brezilya lideri Lula da Silva’nın ekonominin etiğe ihtiyacı olduğu uyarısının ardından Honduras lideri Manuel Zelaya, Bush’un 700 milyar dolarlık paketinin üçte biriyle bile Afrika, Asya ve Latin Amerika’da yoksulluğun sona erdirilebileceğine dikkat çekti. Şili lideri Michelle Bachelet “O paketle açlık sorununu çözebilirdik” diye eşlik ederken, papazlıktan gelme solcu Paraguay lideri Fernando Lugo da mali krizden ahlaksız spekülasyonu sorumlu tuttu.
radikal (26.09.2008)

Haberi okudunuz değilmi? Şimdide bunu okuyun.

“Ey iman edenler! Hahamların ve rahiplerin birçoğu, insanların mallarını hem haksızlıkla yer, hem de Allah yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanları acı bir azabın beklediğini haber ver. O gün biriktirip yığdıkları ateşte kızartılacak ve alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. ‘İşte bu bencilce biriktirip yığdıklarınız; haydi tadın bakalım’ denecek.” (Tövbe; 9/34).

Eh artık “Ebuzer ayeti” diye de anabileceğimiz yukarıdaki “kapak” ayetin tefsiri kısaca şu olmak icap eder:
Yani: Hahamlar ve rahipler din (en büyük kamu) üzerinden mal yığarlar. Üstelik hem yığarlar hem de Allah yolunda (kamu yararına, insanlık yararına) harcamazlar. Kendilerine yontarlar. Din namına toplanan paraları (altın, gümüş, mal, servet) ulaştırılması gereken yere ulaştırmazlar. Arada tefeci bezirgan sınıf oluşur ve kendi aralarında üleşirler. Bunların o günkü adı haham ve rahipti (din adamı, din simsarı, din baronu). Bugün ise benzer şekilde daha cafcaflı isimlerle anılırlar.
Bunlar insanları din ile aldatanlardır. Dini yalanlayanlar, dinin direğini yıkanlardır. Çünkü dinin direği doğruluk ve dürüstlüktür. Bunlar kimsesizi (yetim) görmeyerek, yoksulları ve ezilenleri (mesâkin) umursamayarak, gelen yardımları (maun) yerine ulaştırmayarak dine en büyük ihaneti yapmaktadırlar.

Bunların piri de Ebucehil’dir. Çünkü Ebucehil, Kabe’nin örtüsünü yıkamakla, hacılara su vermekle, Kabe’ye gelip üstelik putlar aracılığı ile “salat” etmekle dindar olduğunu sanıyordu. Halbuki yetimi görmüyor, yoksulu ve ezileni umursamıyordu. Birkaç şekli ritüeli (nüsuk) yerine getirmekle dinin bütün gereğini yaptığını sanıyordu.
İşte bu din anlayışı Maun suresinde Ebucehil’in suratına çarpıldı. Bu nedenle Maun suresi Ebucehil’in şahsında dini böyle algılayanları mahkum etmek için nazil oldu. Şöyle denmek istendi: Eğer bir din yetimi korumuyor, kimsesize sahip çıkmıyor, ezilenlerin sesi ve soluğu olmuyorsa yalandır, afyondur!

Bunlar olmadan kılınan namaz, tutulan oruç, gidilen hac, kesilen kurban, ihya edilen kandil geceleri, ziyaret edilen türbeler vs. Ebucehil’in hacılara su verip de yetimi ve yoksulu görmemesi gibi yalandır, afyondur!
Yine bunlar olmadan “Camiler ardına kadar açık, ezanlar okunuyor, hacca gidiliyor, oruca karışan mı var, minarelerde mahyalar, buhur kokulu geceler, fatihalar, yasinler…” edebiyatı yapılıyorsa Ebucehil’in Kabe’nin örtüsünü yıkayıp, kapısını temizleyip de yetimi ve yoksulu görmemesi gibi yalandır, afyondur!
Çünkü burada gerçek din ve samimi dindarlık yoktur. Riyaizm (gösteriş dindarlığı) vardır.
Vay onların salâtına! Yani: Hacılara su vermesine, Kabe’yi yıkaması yumasına, namaz kılmasına, oruç tutmasına, dana kesmesine, deri toplamasına, kandil gecesine, buhur kokusuna, Fatihasına, Yasinine, camiler ardına kadar açık demesine vs. vay!

Hem onların yığdıkları servetler ahirette cehennem azabı olarak karşılarına çıkacak. Fakat bu dünyada da ilahi adalet yakalarına yapışacak! O kamudan (din ve devletten) yığıp da kendilerine yonttukları paralar burunlarından fitil fitil getirilecek! Alınlarına hiç çıkmayan kara bir leke çalınacak, adaletin pençesi altında mahkum olacaklar (alınları dağlanacak). İçlerine oturacak, hiç dinmeyen bir huzursuzluk yaşayacaklar (böğürleri dağlanacak). Onları arkalarından hayırla anan çıkmayacak (sırtları dağlanacak)…
Bu, onların kendi elleriyle yaptıklarının dünyadaki karşılığıdır. Ahirette ise cehennem azabından kurtulamayacaklar.

“Ebuzer ayetini” Maun suresi ile birlikte tefsir ettiğimizde ortaya çıkan bundan başka bir şey olabilir mi?
Yorum: İhsan Eliaçık

Biz bu haberi 26.09.2008 de yayınlamıştık. Attığımız başlık” İlahi Adalet”başlığı idi. Şimdi aşağıdaki haberi okuyun lütfen. Bugün 07.10.2008. Buyurun.

Papa krizi böyle yorumladı: ‘İlahi uyarı’

Roma Katolik Kilisesi lideri Papa 16. Benediktus, ABD başta olmak üzere Avrupa piyasalarını da etkilemeye başlayan küresel mali krizi bir ilahi uyarı olarak nitelendirdi.Vatikan’da “Piskoposlar Sinodu” adı altında yapılan toplantının açılışında konuşan Papa, bankalar ve kredi kuruluşlarının batmakta olmasından ibret alınması gerektiğini belirterek, “Büyük bankaların çöküşünde, paraların yok oluşunda, tüm bunların bir hiç olduğunu görüyoruz” dedi. 16. Benediktus, “yaşanan krizin maddiyata bel bağlamanın yanlışlığını ortaya koyduğunu” savunarak, “Hayatlarını sadece başarı, kariyer ve para gibi gözle görülür ve hissedilebilir şeyler üzerine bina edenler, evlerini kum üzerine kurmuşlardır. Gerçekmiş gibi görünen bu şeyler eninde sonunda geçip gidecektir” diye konuştu.Papa, yaşanan küresel mali krizden hareketle, İncillerde Hz. İsa’ya atfedilen bir konuşmada geçen, Tanrı’nın sözünü dinleyenlerin “evlerini kaya üzerine kuran akıllı adam”a, dinlemeyenlerin ise “evlerini kum üzerine kuran budala adam”a benzetilmesini hatırlatmış oldu.Banka ve kredi kuruluşlarının çöküşünü “insanların sahte gerçekler peşinde koşmalarının göstergesi” biçiminde yorumlayan 16. Benediktus, sözlerini, “Tüm bunlar gerçekmiş gibi görünse de, aslında bunların gerçekliği sadece ikincil düzeydedir. Bunlar üzerine bina yapmak, kum üzerine ev kurmaktan başka birşey değildir” diye sürdürdü.Papa 16. Benediktus, bu vesileyle piskoposları, insanlara Hristiyanlar tarafından Tanrı’nın sözü addedilen Kitab-ı Mukaddes’e uyma çağrısı yapmaya davet ederek, “Gerçeğin yegane temeli, bizim gerçeklik anlayışımızı değiştirebilecek yegane şey Tanrı’nın sözüdür: Gerçekçi olan, Tanrı Sözünün gerçekliğini tanıyan kişidir” dedi.

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi